Sayfalar

1 Nisan 2014 Salı

30 Mart - Seçim gibi bir şey


Daha henüz tarih 30 Mart'tı ancak o günden 1 Nisan şakasını yaşadık hep beraber millet olarak. Evet 1 Nisan şakası.

"Hani nerede 1 Nisan şakası?" diye sorabilirsiniz ancak 30 Mart Pazar günü gerçekleştirilen seçimin kendisi başlı başına bir şakaydı. Belki de gelmiş geçmiş en büyük 1 Nisan şakalarından biri. Türkiye çapında bir şaka.

Seçim yapıyorsun ülke çapında, yerel seçim adı sözde. Ancak genel seçim gibi propaganda yapılıyor, belediye başkan adaylarından İstanbul ve Ankara adayları hariç kimsenin haberi yok. Haberi olsa da kimsenin umursadığı yok. Seçmen partisine bakıyor, basıyor oyunu, "tatava" yapmıyor kimse.

Seçim yapıyorsun ülke çapında ama daha ülkede saat belli değil. Öğlen olduğunda millet anca kavrıyor saatlerin bir gün sonra ileri alınacağını. Teknoloji tabi bu, iyi yanı da var kötü yanı da var.

Seçim yapıyorsun ülke çapında ama sandık başına koyulan kurulun ne yapacağından hiç mi hiç haberi yok. Birbirlerinin suratına bakıyorlar ne yapsak diye. Bir sorun çıkıyor orada duran partililere soruyorlar nasıl çözsek diye. Doğal olarak her parti kendi işine geleni söylüyor. Kurul başkanı şunu mu mühürleyeyim şunu mu mühürleyeyim diye kara kara düşünüyor.

Seçim yapıyorsun ülke çapında şansa bak ki, trafoya kedi giriyor, bir çok ilçede, ilde elektrikler kesiliyor. Paralel kediler iş başında.

Sonuçta dolduruyorsun oyları bir torbaya, oldu bitti seçim, hayırlı olsun Türkiye'ye.

Kusura bakmayın ama böyle seçim olmaz. Sanırsınız ki Türkiye, küçük, gelişmemiş ve aptallardan oluşan bir ülke. Sanırsınız ki, Türkiye'nin ne kanunu var ne başka bir şeyi.

Herkes bir kavga içinde, herkes huzursuz sandık başında. Millet gönüllü olmuş sandık başında beklemiş. Sandıkların üstüne oturacak kadar güvenmiyor vatandaş ülkesinin kurumlarına. Onu bırakın, yanında duran arkadaşına da.

Sonuç?

Seçtik, bitti! İktidar partisi, tüm olumsuzluklara rağmen oylarını korumayı başardı. Muhalefet ise aynı tas aynı hamam. Ne yapalım sandığa saygı....

Peki yorum?

Seçim kurulu gibi devlet tarafından görevlendirilen insanların bile seçimin nasıl işleyeceğinden, ne yapacaklarından haberi yok iken bu vatandaş ne yapsın? Sen vatandaştan ne bekliyorsun ki? Nasıl bilinçli oy versin vatandaş? Bilinçli seçmene ulaşmadan önce belli ki başka bir çok şeyin düzeltilmesi gerek. Bunların başında da, seçim zamanı gerçekten mevuzata hakim, bilgili insanların görevlendirilmesi ve belki de seçim mevzuatının değiştirilmesi gerekli.

Onun dışında, ortaya çıkan başka bir sonuç da, halkın büyük bir kısmının yolsuzluğa tepkisiz olduğudur. Bunun açıklamasının da basit olduğunu düşünüyorum. Yolsuzluk dolaylı bir hırsızlık türüdür. Sizden bir şey çalındığını anlamazsınız. Bir suçun mağduru olduğunuzda hissettiğiniz o duyguları da genellikle yaşamazsınız. İşte o nedenle AKP seçmeni, yolsuzluğun gerçek veya iftira olduğundan bağımsız olarak oy kullandı bu seçimde. Çünkü insanoğlu "bana dokunmayan yılan bin yaşasın." düşüncesinde ister istemez. Yapıldıysa da kendisine dokunmadığını düşünüyor yapılanların. Dokunsa da boşver bak yol yaptılar diyor kendi kendine. Bazısının alternatifi yok. Kime vereceğim bari bunlar kalsın da ekonomi bozulmasın, işimi kaybetmeyeyim diye düşünüyor. Diğer bir kısmı ise fanatik, ne partiyi ne ideolojisini umursuyor. Onlar için önemli olan tek kişi başbakan.

Bu insanlara kızmak, nefretle bakmamak, küçümsememek lazım. Tam tersine bu insanları anlamak, endişelerine kulak vermek, onlar için çalışmak ve bunu hissettirmek lazım. İşte bunu yapabilen bir parti çıktığı zaman ancak belki bazı şeyler değişebilir, belki bazı şeyler düzelebilir.

Ancak bir kısım daha var ki, oyunu iktidardan yana kullanan, işte onları affetmek mümkün değil. Belki işlerin bizden daha fazla içinde olan, belki bir çok şeyi bizden çok daha iyi bilen bir kesim. Çıkarları uğruna, ülkenin zararına çalışan bu kesmi iyiniyetle anlamak ve fikirlerine saygı duymak çok zor işte. Üzülünmesi gereken nokta burası belki de.

Sonuç olarak bir seçimi daha geride bırakıp önümüzdeki seçimlere bakalım desek de, kısa vadede çok bir şeyin değişmesi mümkün değil gibi gözüküyor. Bir ülkedeki vatandaşların, milletvekillerinin, bakanların ve bilimum canlının tümünün demokrasi algısını değiştirmek kolay bir şey olmasa gerek.

Ama sen boşver Türkiye Cumhuriyeti'nin aziz vatandaşı, yol yapıyorlar ya, o bize yeter....

2014 seçimleri Türkiye Cumhuriyeti'ne hayırlı olsun.


26 Şubat 2014 Çarşamba

Çalanı İndirmek


Bugün bindiğim bir takside, son cikan ses kayitlarina taksicinin yapmış olduğu yorum, Türkiye Cumhuriyeti'nde tahminimce bir çok kişi tarafından açıkça dile getirilen veya en azından düşünce yapısında bulunan tarzda bir yorumdu.


"Ee başbakan bu, gemisi de uçağı da olacak tabi..." 


Bu yorum, Türkiye Cumhuriyeti'nde yaşayan insanlarin acil değiştirmesi gereken düsünce tarzinin açık bir örneğini teşkil etmekte....

"Milletvekili, bakan, başbakan halktan büyüktür." ve "Çalsa da çırpsa da en azından hizmet yapıyor, başkası onu da yapmadı."  şeklindeki düşünce tarzlarını....


Ancak her zaman kaçırdığımız nokta ise, çalanı indirmek gerektiğidir. İndireceksin ki o koltuktan, bir daha o koltuklara geçenler cesaret edemeyecekler ellerini halkın cebine uzatmaya. Sen indirmedikçe çalanları, sormadıkça hesabını, hiç bir zaman bulamayacaksın hem hizmet edeni, hem de çalmayanı. Mahkum olacaksın her zaman kendini senden büyük görene, senin çıkarlarını değil kendi çıkarlarını düşünene.  

Hiç bir zaman unutmamız gereken şey ise, yetki verdiklerimizin bizim verdiğimiz oylar ile o koltuklarda oturduğudur, biz olmazsak onlarında da olamayacağı, bizim onlardan daha büyük olduğumuzdur. Bu söz konusu iki taraf karşılaştığında, önünü iliklemesi gerekenin onlar olduğudur. 


İşte ancak bunu anladığımızda ve sadece oy vermekle kalmayıp, hesap sormaya ve denetlemeye de başladığımızda, ve ancak o zaman, bu ülke ilerleyebilecek ve bir yerlere gelebilecektir. Her iktidar döneminde karşılaşılan benzer rezillikler ancak o zaman sona erebilecek ve bu halk ancak o zaman huzur bulabilecektir. Ancak o zaman, bu ülkeyi gerçekten o göreve layık, dürüst ve ahlaklı insanlar yönetecektir. 

Sanırım çok uzun zaman padişahın iktidarı altında yaşamış bir halk olarak, hala halkın ülkeyi yönetenlerden çok daha güçlü ve önemli olduğu fikrine alışamamış durumdayız. 


Ne var ki, 


Sen Türk Halkı'sın büyük düşün....